Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi için konut sektörü kritik bir odak olarak karşımıza çıkıyor. Son raporlara göre, bina kaynaklı emisyonların tamamen ortadan kaldırılması mümkün olsa da bunun için yaklaşık 200 milyar dolarlık yatırım, siyasi irade ve hanelerin güçlendirilmiş teşviklerle desteklenmesi gerekiyor. Binalardan kaynaklanan doğrudan emisyonlar, toplam karbondioksit salımlarının yaklaşık yüzde 14’ünü oluştururken bu payın büyük bölümü konutlardan geliyor.
Doğrudan enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımıyla bu emisyonların 2035’te yüzde 67’ye ve 2053’te ise tamamen sıfıra indirilmesi hedefleniyor. Ana dönüşüm adımı ise fosil yakıtları terk etmek ve elektrifikasyona geçiş yapmak. Raporda yer alan görüşler arasında, kömür ve doğalgazdan çıkışın erken bir öncelik olarak ele alınması gerektiği vurgulanıyor. Doç. Dr. Duygu Erten, “Elimde bir sihirli değnek olsa, ilk yapacağım iş kömürden çıkmak olurdu” diyerek konutlarda fosil yakıt kullanımının sona erdirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
2045’e kadar fosil yakıtlarla vedalaşma hedefi Net sıfır senaryosuna göre, 2025 sonrası inşa edilecek tüm binalar neredeyse sıfır enerjili bina standardında yapılacak; 2000 yılından önce inşa edilmiş olanlar ise kademeli olarak yenilenecek. Mevcut binalarda enerji verimliliği iyileştirmeleri uygulanacak ve 2050 itibarıyla binalarda yenilenebilir enerji payı %30’a çıkarılacak. En kritik adım ise 2045 yılına kadar ısınma ve soğutmada fosil yakıtların tamamen terk edilmesi; kömürden doğalgaza, oradan elektrifikasyona geçiş planı bu dönüşümün temeli olarak öne çıkıyor. Raporda yeni yapılacak tesislerde fosil yakıtlı sistemlerin yasaklanması gerektiği, mevcut binalarda ise kademeli hedeflerle verimlilik ve elektrifikasyonun yaygınlaştırılması öneriliyor.
Duygu Erten, konut kullanıcılarının enerji tüketim alışkanlıklarını değiştirmesinin de bu süreçte hayati olduğunu belirtiyor. “Konut sahiplerinin enerji talebini azaltmaya yönelik farkındalık yaratılması gerekiyor; ısı pompası, yüksek verimli elektrikli cihazlar ve iyi yalıtım gibi çözümler için devlet ve özel sektör destekleri şart.”
Türkiye’de Green Mortgage’un etkisi rapor, yeşil konut kredileri ve performansa dayalı geri ödeme sistemlerinin önemine vurgu yaparken apartmanlarda merkezi ısı pompaları veya çatılara güneş panelleri gibi çözümlerin kooperatifler aracılığıyla daha düşük maliyetle uygulanabileceğini işaret ediyor. Belediyelerin toplu alımlarda destek verebilmesi ve enerji danışmanlığıyla hanelere yönlendirme yapması da önerilen tedbirler arasında yer alıyor. Ancak Erten, Türkiye’de green mortgage uygulamasının cazip olmadığını, mevcut kredi farkının çok sınırlı kaldığını ve Kaliforniya’daki uygulamalara kıyasla avantaj sağlayamadığını dile getiriyor.
Yerli üretimin dönüşüme katkısı İmalat kapasitesinin hızla büyüdüğü bir dönemde, güneş panelleri, HVAC ekipmanları ve ısı pompaları gibi ürünlerin yerli üretimle sağlanması maliyetleri düşürüp istihdamı artırabilir. Büyük markaların Türkiye’de fabrika kurması dönüşüm hızını thektiriyor. Duygu Erten, “Kömürden çıkılmadıkça büyük resim değişmez” diyerek kararların en tepe düzeyde alınması gerektiğini ve devletin dönüşümü sahiplenmesini gerektiğini vurguluyor.