• YARIM ALTIN
    18.935,00
    % 0,09
  • AMERIKAN DOLARI
    42,6049
    % 0,01
  • € EURO
    49,5777
    % -0,01
  • £ POUND
    56,7068
    % 0,06
  • ¥ YUAN
    6,0351
    % 0,03
  • РУБ RUBLE
    0,5515
    % -0,07
  • BITCOIN/TL
    3936019,164
    % 2,92
  • BIST 100
    11.238,36
    % 0,44

Su Riski ve Sigorta Sektörünün Geleceğe Yönelik Stratejileri: Türkiye İçin Tematik Bir Bakış

Su Riski ve Sigorta Sektörünün Geleceğe Yönelik Stratejileri: Türkiye İçin Tematik Bir Bakış

Sigorta sektörü, gelecekteki riskleri karşılayabilmek adına finansal araçlar kullanır ve şirketler, sektörün yönelimlerini öngörerek planlar yapar. Türkiye Sigorta Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ise küresel trendleri değerlendirerek bireysel emeklilik ve sigorta alanındaki etkileri derinlemesine inceler ve tematik yatırım fonları için yön gösterici analizler üretir. Bu çalışmalar, sektör paydaşlarına yol gösterip bilinçli fon seçimleri sunmayı amaçlayan birimlerin katkılarıyla, İstanbul Üniversitesi iş birliğiyle “Pensura” adlı sigorta sektörü özel raporunu şekillendirir. Ekip, megatrendleri takip ederek katılımcılar ve şirketler için farklı bakış açıları sunmayı hedefler ve 5 ana başlık altında tematik bir rapor üretir: 5D, altın odaklı bir perspektif, su, tarım-gıda ve petrol konularını kapsayan başlıklar.

Su, toplumların sürdürülebilirliği açısından stratejik bir güvenlik meselesi haline gelmiştir. Türkiye Sigorta Hazine ve Emeklilik Operasyonları Genel Müdür Yardımcısı Gürol Sami Özer ve Ekonomik Araştırmalar Müdürü Lokman Yücedağ, basın mensuplarına yönelik bir toplantıda Su Raporu’nun içeriğini paylaşmıştır. Raporda, su krizinin hem küresel hem de yerel bağlamda sigorta ve özel emeklilik sektörünün risk yönetimi yaklaşımını nasıl şekillendirdiği ele alınır.

Dünya nüfusu ve su stresi rapora göre, 2025 yılı itibarıyla küresel su kıtlığı, çevresel bir sorun olmaktan çıkıp stratejik güvenlik meselesi olarak görülüyor. Birleşmiş Milletler ile Dünya Bankası verileri, dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisinin artık su stresi altında yaşadığını gösteriyor. Türkiye’de de kişi başına düşen yıllık yenilenebilir su miktarının 1400 m3 seviyelerinden daha da düşmesi bekleniyor ve bu durum tarım, sanayi ve enerji politikalarını yeniden tasarlamayı zorunlu kılıyor.

Tarım ve su kullanımı konusunda yapılan açıklamalara göre, küresel su talebinin %70’i tarımsal sulamada, %20’si sanayide ve %10’u evsel tüketimde kullanılıyor; bu oranlar bölgeler arasında farklılık gösterse de genel eğilim bu yöndedir. Türkiye’de toplam su tüketiminin yaklaşık %70’inin tarıma aktarıldığı vurgulanır. Ayrıca yapay zekâ destekli veri analizleri, su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için yeni kredi ve yatırım modellerinin geliştirilmesini gerektirir. Sürdürülebilir fonlar, su verimliliğini artıran tarım teknolojileri ve gıda güvenliğine odaklanan yatırımlarla finansal ve çevresel faydaları bir araya getirir.

Kentleşme ve altyapı etkisiyle su altyapısının baskı altında olduğu, uzaktan algılama ve veri analitiğiyle desteklenen izleme sistemlerinin verimliliği artırdığı belirtilir. Sınır aşan su kaynakları nedeniyle ülkeler arası diplomasinin güçlendirilmesi gerektiği vurgulanır; bu durum, Türkiye’nin bölgesel su diplomasisi stratejilerini geliştirmesi gerekliliğini ön plana çıkarır. Yoğun nüfus ve kentleşme, şehirlerde su altyapısını zorlar; bu yüzden geri dönüşüm, yağmur suyu toplama ve gri su kullanımı geleceğin standart uygulamaları olarak öne çıkar.

Tatlı su ve gelecek projeksiyonları kapsamında, dünya genelinde mevcut tatlı su kaynakları sınırlı olduğundan, nüfus artışıyla birlikte suya olan talep de artmaktadır. Türkiye’nin 2050 itibarıyla nüfusunun 110 milyona ulaşması beklenirken, kişi başına düşen su tüketiminin 1000 m3’ün altına düşmesi öngörülüyor. Tarım ve gıda üretiminin artması için su yönetimi kritik önemde olup, su kıtlığı nedeniyle gıda enflasyonunun da yükselme riski bulunmaktadır.

Geleceğin yatırım alanları konusunda Özer, su ve tarımın önümüzdeki 10–15 yıl içinde ana yatırım konuları olacağını belirtir. Arıtma sistemleri, modern sulama çözümleri, topraksız tarım ve bulut tabanlı su üreten teknolojiler gibi alanlar ciddi büyüme potansiyeli taşır. Nüfusun yaşlanması, dekarbonizasyon hedefleri ve dijitalleşme, sermaye piyasalarını ve yatırım stratejilerini derinden etkiler. Türkiye’de emeklilik fonlarındaki altın payının yüksek olması, yeni tematik alanlara yatırım ihtiyacını daha da kritik kılar. Bu bağlamda erken aşamadaki inovatif ve sürdürülebilir girişim sermayesi yatırımlarının önemi artmaktadır.