Göz atıldığında finans dünyasında eğitim denince akla gelen pek çok farklı ekol ve içerik, ücretsiz olanlardan aylık aboneliklere kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Bu çeşitlilik içinde doğru kaynağı seçmek, neyin gerçekten işe yaradığını anlamakla mümkün olabilir. Bugün ise temel odak noktası olarak öğrenme sürecinin modelini ve bunların trading eğitimlerine nasıl yansıdığını ele alacağım.
%70 – Deneyimsel Öğrenme: Bu aşama, teorik bilgilerin uygulamaya dönüştüğü ve kişilerin kendi stratejilerini geliştirdiği süreç olarak öne çıkar. Kişiler, sorumluluk üstlenir, kararlar verir ve hangi yaklaşımların işe yaradığını deneyimleyerek öğrenirler. Hatalarından ders çıkarmak, bilgi ile davranış arasındaki bağı güçlendiren kilit bir adımdır; bu süreç, zihinde kalıcılığı artırır ve duygusal katılımı da pekiştirir.
%20 – Sosyal Öğrenme: Mentorluk, koçluk ve meslektaşlarla paylaşım bu boyutta ön plana çıkar. Başkalarının deneyimlerinden öğrenmek, bakış açısını genişletir ve geri bildirimlerle pratik iyileştirmeler yapılmasını sağlar. Zamanla, olumlu ve yapılandırıcı geri bildirimler öğrenmeyi sürdürülebilir kılar ve uygulama alanında somut adımlar atılmasını kolaylaştırır.
%10 – Formel Öğrenme: Bu bölüm, yapılandırılmış teorik içeriği kapsar. Önceden edinilen deneyimlerin aktarımı ve rehberlik, öğrenmenin başlangıç noktası olarak görünür. Geleneksel okuldan gelen bu yöntem, temel kavramları netleştirir ve sonra deneyimlerle zenginleştirilir.
Sonuç olarak en etkili trading ve yatırım eğitimi, tek başına teoriyle sınırlı kalmayan, deneyim ve sosyal etkileşimle desteklenen bir süreçtir. Ayni hedefe giderken, sadece bir kaynağa bağlı kalmak yerine, deneyim kazanımı ve hareket halinde öğrenme vurgu yapılması gereken anahtar unsurlardır. Eğer amacınız trader veya yatırımcı olmaksa, teoriyi öğrenip hatim etmek yetmez; bu bilgiyi davranışa dönüştürebilmek için uygulama ve pratik çok daha belirleyici olur. Bu noktada, eğitimlerin içeriğinin psikoloji ve risk yönetimini de kapsaması, performans koçluğu ile desteklenmesi değerli bir ek yapar.
Alışkanlıklar ve karar alma süreçleri üzerinde çalışırken, psikolojiyi yönetmenin kuru bir ifade olmaktan çıkıp günlük uygulamalara dönüştüğünü görmek gerekir. Psikolojiye dair süreçleri doğru yapılandırmak, kilo almayan bir hedef gibi net ve uygulanabilir adımlar halinde ele alınmalıdır. Eğitmen seçimi yaparken, geçmiş katılımcı yorumlarını dikkate almak ve eğitimin ne ölçüde öğrenme modellerini beslediğini sorgulamak da önemli hususlar arasındadır.
Bir uzman olarak benim önerim, yalnızca 70-20-10 modeline bağlı kalmamak; etkili olduğunu düşündüğüm birkaç ek öğrenme yaklaşımını da eğitim kurgusuna dahil etmekten yanadır. İyi bir temel eğitim, psikoloji ve risk yönetimini de kapsamalı, böylece teknik analizle birlikte davranışsal unsurlar da ele alınmış olur. Andrew Aziz ile Mike Baehr’in işaret ettiği gibi, psikoloji bazen önemli bir sorun olarak görünse de gerçek ders, bu süreçleri doğru yapılandırmak ve bireylerin kendi içsel farkındalıklarını eyleme dönüştürebilmesidir.
Sonuç olarak, başarılı bir öğrenme yolculuğu, sadece bilgi edinmek değildir; bunu davranışa dönüştürüp istikrarlı performansa taşıyabilmektir. Kendinizi düzenli olarak değerlendirmek, hatalardan ders çıkarmak ve güçlü yönleri pekiştirmek için vazgeçilmez adımlardır. Dışarıdan destek almak değerli olabilir, ancak nihai sorumluluk kendi içsel dürüstlük ve sürekli gelişim adına atılan adımlardadır.

































































































