• YARIM ALTIN
    7.866,00
    % 0,09
  • AMERIKAN DOLARI
    32,3497
    % 0,29
  • € EURO
    35,1446
    % 0,00
  • £ POUND
    40,8975
    % -0,30
  • ¥ YUAN
    4,4769
    % 0,24
  • РУБ RUBLE
    0,3498
    % 0,31
  • BITCOIN/TL
    2283253,560
    % 2,18
  • BIST 100
    9.079,97
    % 3,10

Kendinizden büyük bir şeyin parçası olun

Kendinizden büyük bir şeyin parçası olun

Doğan Selçuk ÖZTÜRK

● Şükrü Bey, kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?

1956 doğumluyum. Hem ben hem de kardeşim ortaokulu ve liseyi parasız yatılı okuduk. Dar gelirli bir ailenin çocuklarıyız. 1979 yılında ODTÜ Maden Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra 3 sene Çalışma Bakanlığı’nda iş güvenliği müfettişi olarak çalıştım. Sonrasında bir sene Çukurova’nın ithalat ihracat departmanında Caterpillar iş makinelerinin yedek parça satışını yaptım. Kendi işimi yapma arzum ağır basınca Ankara’da bir tanıdığımızın başladığı tekstil, konfeksiyon işine eşimle birlikte girdik. Orada üç buçuk, dört sene kadar çalıştıktan sonra İzmir’e dönüp eşim ve kardeşimle birlikte Sun Tekstil’i 1987 yılında sokak arasında bir atölye olarak kurduk. Daha sonra aramıza dördüncü Ünlütürk olarak Elvan katıldı. Ben maden, Gülseli metalürji, Sabri jeoloji mühendisi… Elvan ise tekstil mühendisi. Allah’tan o tekstil mühendisi, yoksa biz üçümüz yer bilimleri üzerine okuduk.

FARKLILAŞARAK ŞİRKETİ BÜYÜTEBİLECEĞİMİZİ ANLADIK

● Sun Tekstil 35 yaşında. Sizce en önemli kilometre taşlarının başında ne geliyor?

Sun Tekstil aslında işe sıfırdan başlama ve büyüme hikâyesi. Ama bu hikâyenin bana göre bugünlere gelmemizi sağlayan çok özel bir dönüm noktası var. 90’lı yılların ortasında ciromuz 10-12 milyon dolar seviyesine gelmişti ve dünyadaki çok büyük markalara konfeksiyon ihracatı yapıyorduk. Ama işler istediğimiz yüksek kalitede ve termin hassasiyetiyle gitmiyordu. Tam o sırada KALDER’in Mükemmellik Modeli’yle tanıştık ve eğitimler aldık. Enteresan bir süreçti. Dokuz ayrı kriterle şirketini zi değerlendirdiğiniz bu modelin bir parçası da stratejik planlama sürecidir. Her sene bir kere işinizin geleceğine yönelik olarak vizyon ve misyonunuzu gözden geçirmenizi ve gelecekte kendinizi nerede hayal ettiğinize dair veriler ve senaryolar ışığında bir planlama yapmanızı öngörür. İlk stratejik planlama toplantımızı 2000 yılında yaptık. O toplantı öncesinde yaptığımız araştırmada şunu gördük: Dünyadaki konfeksiyon talebi ile üretimin oranı bire iki. Yani talep bir birimse, üretim neredeyse iki birim. Dolayısıyla dedik ki konfeksiyon çok düşük bir yatırımla yapılabiliyor ve genellikle emeğin ucuz olduğu ülkelere çok hızlı gidebiliyor. Bu nedenle, ancak farklılaşabilirsek şirketi büyütebileceğimizi anladık. Öncelikle şunu sorduk kendimize: Müşterilerin bize verdiği numuneler ve teknik özelliklerle üretim yapmak yerine biz müşterilerimize bunun ötesinde neler sağlayabiliriz? Bu sorunun cevaplarını bu birinci stratejik planlama toplantısında verdik ve çok önemli kararlar aldık. Bir: Üretimimizi tasarım hizmeti ile birleştirelim. Bu ürünlerin tasarımını müşterilere biz sunalım. İki: Çok hızlı iş yapalım. O kadar hızlı yapalım ki perakendeciler için büyük bir avantaj oluşsun. Üç: Müşterilerimizin Uzakdoğu’dan alamadığı esnekliği gösterelim. Gerekiyorsa çok küçük veya çok büyük miktarlı siparişleri de yapalım. Bununla ilgili olarak 2001-2002 yıllarında değişmeye başladık. Tasarım yeteneklerimizi geliştirdik. Zorlu geçen bir sürecin sonunda 2008 krizine geldiğimiz zaman buna hazırdık, dünya da hazırdı. 2008 krizinde belirsizlikler nedeniyle firmalar Çin’den ve Uzakdoğu’dan klasik uzun vadeli siparişlerini vermediler. Piyasalar açıldığı zaman ise çok hızlı üretim ve teslimata ihtiyaçları oldu. Biz orada hazırdık. Şirketimiz 2010 yılından 2020 yılına kadar 10 kat ve katma değeri yüksek bir şekilde büyüdü. Çünkü her perakendeciye özel çok hızlı koleksiyon yaratıp bu koleksiyonları da çok hızlı bir şekilde imal etme becerisine sahibiz artık.

BEŞ SENEDE 250 MİLYON EURO TUTARINDA TAYT SATTIK

● Sun Tekstil’in en önemli karakteristiği nedir sizce? Sizi öne çıkaran bir kumaş veya tasarım oldu mu?

Sun Tekstil ve onun sahip olduğu baş şirketimiz Ekoten’in DNA’larında çok önemli iki şey var: Bir tanesi iyi mühendislik ve inovasyon, diğeri ise tasarım. Ekoten tarafında yeni kumaşlar geliştirirken, Sun Tekstil tarafında yeni tasarımlarla modaya uygun, müşterilerimizin beğenebileceği koleksiyonlara yöneliyoruz. Kadınların giydiği leggingler (tayt) ile ilgili hoş bir hikâyemiz var aslında. İş hayatımızın başlarında likra daha yeni icat edilmişti. Örgü kumaşlarda kullanılan likra kumaşa esneklik verir, vücuda yapışmasını sağlar. Amerikalı bir müşterimiz, “Likralı kumaş arıyorum. Ortalama gramajının yüksek ve esnekliğinin iyi olması lazım. Mevcut üreticilerime yaptıramadım, siz yapabilir misiniz?” dedi. Şirketi büyütmek için işe ihtiyacımız olduğundan yapabileceğimizi söyledik. Gayretlerimiz neticesinde kumaşı geliştirdik ve tarihimizde olmadığı kadar çok sipariş aldık. Yeni bir ürün olduğu için de yüksek bir marjla satarak ciddi bir atılım yaptık. 2015’e geldiğimiz zaman Ekoten olarak çelikli interlog dediğimiz yine likralı olan ama dokumaya çok benzeyen, tayt yapımında kullanılan ama giyildiği zaman diz yapmayan bir kumaş geliştirdik. Bunu Sun Tekstil harika tasarımlarla çok değişik ürünlere dönüştürdü. Beş sene içerisinde 250 milyon Euro tutarında tayt sattık. Yani tekrar taytlarla beraber, yine bir kumaş yenilikçiliği ile işimizi çok yukarıya taşıdık. Son zamanlarda yine bir legging işimizi ateşliyor. Athletic wear dediğimiz yogacıların giydiği tipte leggingler var. Bunları dünyada çok pahalı satan ünlü markalar büyük siparişler geçiyorlar. Özetle tayt ve tayt için geliştirdiğimiz kumaşlar Sun Tekstil’in hikayesinde değişik aralıklarla çok önemli rol oynadı ve bizi her seferinde bir üst basamağa çıkardı.

● Sizin tabirinizle “kendinizden daha büyük” bir projeniz oldu mu?

İş dünyası örgütlerinde, TÜSİAD’da, TÜRKONFED’de görevlerimiz sırasında birçok proje çalışması yaptım. Bunlardan bir tanesi çok özel… 1995 yılında Ege’de ihracatçı birlikleri başkanlığı görevim esnasında Diyarbakır’da entegre bir tekstil fabrikası kurmak isteyen bir aileye yardımcı oldum, onların isteği üzerine. Bu vesileyle düzenlenen bir törende Adıyaman Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Zafer Ersoy Adıyaman’daki işsizlik problemi nedeniyle desteğimizi istedi. “Bir konfeksiyon tesisi de buraya kuralım.” dedi. O sırada EGS Holding’in de yönetimindeydim. Yönetim kurulunu ikna ettim ve Vakıfl ar Bankası’nın da ortak olduğu EGS Yatırım Holding’i kurduk. Ana fikrimiz şuydu, kendimiz yapmak yerine yörenin insanlarına konfeksiyonu kurdurup onlara destek olmak. Gençken benden yaşça büyük bir sanayicimiz “Bizim aklımız gözümüzdedir” demişti. Birisi başarılı olduğu zaman bizim insanımız öykünüyor. Sen ne dersen de, o gördüğüne inanıyor, o yaptıysa ben de yaparım diyor. Bu nedenle yerel müteşebbislerden ortaklar seçtik. O ortaklara şirketler kurdurduk ve EGS Yatırım Holding olarak o şirketlere küçük ortak olduk. Onlara dedik ki “Şirketleriniz büyüdükten sonra hisselerimizi size devredeceğiz ve hiçbir ücret istemeyeceğiz. Ama başlangıç aşamasında şirketleri biz kontrol edeceğiz.” Adıyaman’da Urfa’da ofisler kurduk, mühendisler ve her türlü teknik personeli götürdük. Oradaki firmaların önce öğrenmelerini, adam yetiştirmelerini, sonra da ihracat müşterileriyle buluşmalarını sağladık. Bu dediğim 3-3,5 sene zarfında oldu. Başlangıçta bir tek konfeksiyon atölyesi olmayan Adıyaman’da 8-9 sene sonra -ki takip ediyorum, halen öyle- 9 ila 10 bin civarında konfeksiyon çalışanı vardı. Daha sonradan Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi’nin ana caddesinin ismini Şükrü Ünlütürk Caddesi yapma lütfunda bulundular. Oraya her gittiğimde, bölgedeki sanayicileri de ziyaret ediyorum. Caddede bir üreticiye gidiyorum. Falanca Tekstil, Şükrü Ünlütürk Caddesi numara bilmem kaç diye kartvizit veriyorlar. Eh, hoşuma gitmiyor desem yalan olur.

Her şey odaklanmayla ilgili

● Başarı-başarısızlık kavramlarına nasıl bakıyorsunuz?

Yaşam sadece başarıların peş peşe gelmesinden oluşmuyor. Son derece zor dönemler ve hayal ettiğimiz gibi gitmeyen, para ve enerji kaybettiğimiz işler oldu. Geriye dönüp baktığım zaman şöyle bir şeyin farkına vardım. Her şey odaklanmayla ilgili. Eğer bir işe odaklandıysak, aile olarak ya da Şükrü Ünlütürk olarak, hiçbir zaman başarısız olmadık. O işle yatmak o işle kalkmaktan bahsediyorum. Odaklandığım zamanlarda birçok yenilikçi fikrin sabah uyandığım zaman aklıma geldiğini gördüm. Hatta kardeşim bana takılır bazen, “Yine bir şafak projesiyle mi geldin abicim?” der. Başarısız olduğum işler ve fikirlerde ise şunu fark ettim ki odağımı dağıtmışım. Birden çok konuyla ilgilenmeye çalışmışım. Dolayısıyla bütün gücünüzü, enerjinizi, hayal gücünüzü kullandığınız, düşüncenizi, aklınızı, zihninizi o işle doldurduğunuz, dikkatinizi o işe verdiğiniz zaman başarısız olmak çok kolay değil. Önceden yanlış bir zamanda perakendeye girmiştik, benim projemdi üstelik. Aileyi ikna etmiştim. Ancak hem zaman hem para kaybettik. Çünkü hazır değildik. Çünkü tek işimiz o değildi. Daha sonra o işten vazgeçtik. Oysa şu anda odaklanarak Jimmy Key ile perakende başarıyı yakaladık. 50 mağazaya kadar çıktık ve gidişatından gayet memnunuz.

Mutlaka önem verdiğiniz bir STK’da yer alın

Ailemizin öyküsü, ne yaptığının değil, nasıl yaptığının önemli olduğunu gösteriyor. Tüm aile yaşamımızda belirleyici olan konulardan bir tanesi de iş dünyası örgütlerinde birçok görev almamız oldu. Bütün yaşantımız boyunca bir elimiz mutlaka bir sivil toplum kuruluşunda oldu, yararlı olmaya, projeler üretmeye çalıştık. İnsanlar yaptıkları işler nedeniyle her zaman kendilerinden daha büyük bir projenin, bir işin içinde olma fırsatı yakalayamıyor. STK’larda ise bu fırsatlar mevcut. Kendi başınıza yapamayacağınız, etki düzeyi çok yüksek projeleri, bir kaldıraç rolü oynayan STK’nın gücü ile yapmak mümkün. Ben buna kendinden daha büyük bir şeyin parçası olmak diyorum. O yüzden de gençlere özellikle diyorum ki mutlaka gönlünüzün düştüğü, önem verdiğiniz bir STK’da yer alın.

YORUMLAR YAZ